Kibritçi
kız, soğuk bir kış gününde elindeki kibritleri satmaya çalışırken
ısınmak için yaktığı kibritlerin alevinde kendisinin içinde olamayacağı
bir hayatın hayalini kurarken donmuş ve bu hayattan ayrılmıştı.
Şimdilerde
modern hayatın paradigmaları ve bu paradigmaları televizyon
ekranlarıyla satmaya çalışanlar, birçok insanı kibritçi kızın sonuna
sürükler olmaya başladı.
Televizyon dizlerinde gördüğü romantik,
zengin ve yakışıklı erkeği kendi talipleri arasında bulamayan günümüz
genç kızları, hayal güçleriyle süsledikleri parlak hayatı
bulamadıklarında donarak ölüyorlar ne yazık ki.
Zaman geçiyor, beyaz cipli yakışıklı prens bir türlü gelmiyor…
Mavi
gözlü, sarı saçlı, ince belli, güler yüzlü kadınların prototip
yapıldığı dizilerle beslenen erkek beyinleri de bir başka kibritçi kız
hayali kuruyorlar. Ama kurdukları hayal onları gerçek yaşamdan
uzaklaştırdığında oradan oraya savrulan, bir türlü mutlu olmayan ve
hayalleriyle avunan erkeklere dönüşüyorlar.
Bir şekilde evlenmiş
olanların rüyaları da başka, evlendikleri kişiyi dizilerdeki romantik
adam veya bakımlı kadın yapmaya çalışarak uğraşıyorlar. Dizi boyunca
kurdukları düşleri, dizi bittiğinde evin gerçekliğine dönüldüğünde
yaşamı donduruyor. Evdeki adamın ya da kadının ekranda gördüğüyle hiç
alakası yok çünkü.
O zaman ilişkiler donmaya, gözler birbirinden
kaçırılmaya, duygular çekilmeye başlıyor. Gerçek yaşama dayanamayanlar,
yaşamın sahici güzelliklerini göremeyenler, yeniden bir başka diziyle
yeni hayaller kurmaya yöneliyorlar.
Kibritçi kız, kendi
hayatının gerçeklerine göre yaşamadı, hep bir başka hayatın camın
arkasından gördüğü ve belki de sahici olmayan yalancı bir hayatın
mutluluk getireceğine inandı. Böyle inandığı için de reel şartlarını
düzeltmeye çalışmadı. Evine gidebilir ve en azından donarak
ölmeyebilirdi…
Kibritçi kızı suçluyor değilim. Zaten yazarı da
bir başka gerçeği, sınıflar arası çatışmayı anlatmak için yazmıştı belki
bu öyküyü. Ama biz bugün bu açıdan yeniden kibritçi kızı okuduğumuzda
kibritçi kızların hala var olduğunu görebiliyoruz.
Yaşamdaki
ilişkilerinde adeta donmuş, sadece dizilerin sunduğu hayal gerçekliğinde
yaşayanlar var. O kadar uzaklarda aramayın! Evinize baksanız çok sayıda
kibritçi kız göreceksiniz.
Hayal kurmak güzeldir, fakat bir
yere kadar. İnsan çoğu idealine hayalleri sayesinde ulaşır. Ama
kurduğunuz hayaller gerçeklikten bağlarını bir kere kopardı mı ve sizi
sadece hayal dünyasında yaşayabilir bir hale getirdi mi, işte o zaman
yazık olur size.
Gerçek yaşamın her verdiği acıda hayal
dünyasının yalancı gerçekliğine sığınmak ve boş umutlarla bize verilmiş
hayatı hoyratça harcamak sonrasında büyük pişmanlıklar getirebilir.
Ne demişler: “Evdeki bulgur, Dimyat’taki pirinçten her zaman evlâdır!”
Dizilerde
veya reklamlarda sunulan hayatın bir gerçekliği yok! O hayatlar
yalnızca filmlerde var. Uyurken bile yüzlerinde makyaj eksik olmayan
kadınlar... Okula cipiyle giden yakışıklı delikanlılar, masaj yaptıran
kaprisli sarışınlar… Kızdıklarında eline ne gelse acımadan
fırlatabilenler… Sabahtan akşama “Nerede yiyelim, nereye gidip gezelim,
kime âşık olalım?” endişesinden başka hiçbir derdin olmadığı bir dünya
sadece camın arkasında…
Bizim dünyamızda iş var, ölüm var,
hastalıklar var; saçı dökülmüş, göbeği çıkmış eşler var; siyah saçlı,
sahte olmayan genç kızlar, sınavdan sınava koşarken ömür tüketen
delikanlılar var… İşkur’a gidip gelmekten, gazetelerde iş ilanı takip
etmekten gençliğini yaşayamamışlar var…
Acillerde sabahlayanlar var…
Ne
dersiniz, kibritçi kız olmaya ve hayallerle avunurken donmaya mı
niyetlisiniz? Yaşamı tüm gerçekliğiyle yaşanılası bulup camın arkasından
çıkıp yaşamın içinde var olmaya mı?
Klavyemin bozuk olmasından ötürü alıntı bi yazı paylaşmak istedim...
Ünlü Andersan Masallarından Kibritçi Kız'ın 21. yüzyıl gerçeği Nazlı ÖZBURUN'un kaleminden..
merhba akıbrıtcı kız benı cocukluguma goturdu.benım cocuklugumun populer masalıydı..emegıne..saglık.hem yaznın hem senın:)sevgıler:)
YanıtlaSilmarifet ellerimizde...Güzel şeyler anımsattıysa ne mutlu bana :)Teşekkür ediyorum..
YanıtlaSil